Kitaplar, kitaplar, büyük kitaplar, küçük kitaplar, kalın kitaplar, ince kitaplar... Her biri ayrı bir kişiliğe sahip kitaplar. Elinize aldığınızda 50 yıl öncesini hissedebildiğiniz, sadece o eski görünüşüne, hizasız karakterlerine bakması zevk veren kitaplar.
Elektronik kitaplar muhtemelen basılı bir kitabın yaşattığı duyguların yanına bile yaklaşamayacak. Çünkü elektronik kitapların aksine basılı, elle tutulur bir kitap, diğer tüm kitaplardan ayrıdır, fiziksel olarak var olmaktadır ve kendi kişiliği vardır. Birden fazla duyuya hitap eder kitaplar; yazılarını, resimlerini görür; kapağına, kağıdına dokunur; sayfaların sesini duyar ve kimi zaman da o kağıt kokusunu hissedersiniz -bir tek kitabın tadına bakmak kalıyor ki bunun önceki hisler gibi iyi olacağını garanti edemeyeceğim. Her kitabın ayrı bir kişiliği olmasındaki güzellik, her birinin bu dört duyuya farklı şekilerde hitap etmesidir. Kapağı yumuşacık olan bir kitap daha ilk dokunuşta güzel hisler uyandırır sizde. Her kitabın ayrı bir yazı tipi, sayfa düzeni, her birinin ayrı bir kağıt seçimi vardır. Kimisi "Kendini beğenmiş kitap"tır, gereksiz yere en parlak kağıda basılmıştır. Kimisinin kağıdı hafif sarımsı renktedir, gün ışığı gibi samimi bir sarı. Kimisi de bulutlu günlerdeki ya da florasan lamba ile aydınlanmış odalardaki gibi soğuk beyaz sayfalara sahiptir. Kitapların kokusu da farklı farklıdır, eski kitabı kokusundan anlayabilirsiniz örneğin.
Fotoğraf: lilahpops. Creative commons lisansı ile kullanılmaktadır.
E-kitaplar ise pek çok duygudan yoksunlar. Elektronik yazı okuma cihazının her çeşidi, ister E-Kitap okuyucular olsun, ister telefonlar, kitabın kişiliğini öldürmekteler. Bir kitap ne diğer nesnelerden ayrı, ne de dokunulabilir bir şey artık. Çünkü dokunduğumuz kitap değil, bir cihaz. Birden fazlası bir arada olunca ve kişiliğini bu denli kaybedince, okuduğumuz şey de kitap değil aslında, sadece "uzun yazı". Bir kitabı diğerinden ayırmak için kalan tek şey görsel ögeler. Mobil Yazılar.
Bir kitaba "Benim" de diyemeyiz artık, zira ilk sayfasına ismimizi yazamayız; diyelim ki not alma özelliği var, yazabildik, ne fark eder? Kitap, sıradan bir yazıya dönüşmüş nasıl olsa.
Basılı kitaplar başka işlere de yararlar. Kütüphanemiz vardır evimizde ya da iş yerimizde, içindeki kitaplarımız, ya da kitapların çokluğu ne kadar kültürlü olduğunuzu gösterir -aklımız sıra. Kitaplardan ve "nesnelerden" vazgeçemeyişimizin bir nedeni de bu olsa gerek: Gösteriş merakımız, dış görüşe bu kadar önem vermemiz. Öyle değil mi ama? Metroda kitap okuyan birini görseniz, ne güzel, vaktini değerlendiriyor dersiniz. Ama telefonu ile ilgilenen birisi muhtemelen "oyun oynuyor"dur, onun da kitap okuyor olabileceği aklımıza gelmez. Benzer şekilde, yazılıma değer vermeyiz, çünkü dokunamıyoruz.
Fotoğraf: justmakeit. Creative commons lisansı ile kullanılmaktadır.
Ancak artık zamanı geldi, artık e-kitap devrimi gerçekleşmeli. Bir dönüp bakın birkaç yıl öncesine, ne kadar yol geldik değil mi? İnternet ile ilgili eski kitaplarda, "Göndereceğiniz e-posta mesajını önceden yazıp öyle bağlanın internete ki, faturanız yüksek gelmesin" yazardı. İnternet sayfalarının iki farklı versiyonu olurdu, "hızlı" bağlananlar için resimli, yavaş bağlananlar için sadece yazıdan oluşan sayfalar. Daha hızlı bağlanabilmek için bilgisayara iki modem takıp iki ayrı telefon hattını bir bilgisayara bağlamak gibi acayip şeyler yapanlar olurdu. Öğrencilerin cep telefonu sahibi olması "gereksiz" idi, tatil için gittiği otelde dizüstü bilgisayarını kullananlar hakkında "otelin muhasebecisiymiş" diye dedikodular çıkardı. Nokia'nın "Bilim ve Teknik" dergisinde yayınlanan cep telefonu konseptleri "olacak iş değil" di. Herhangi bir yerde dizüstü bilgisayarınızdan internete bağlanmak bilim kurgu sayılırdı. Bilgisayar animasyonları ile ilgilenenler tek tük bulabildikleri videoların linklerini paylaşırdı, hatta "komik video" CD'lerde verilen birşeydi. Akademik çalışmalar için veritabanı falan yoktu, üniversite üniversite, kütüphane kütüphane gezmek gerekiyordu. Bu yazı Mobil Yazılar tarafından yazılmıştır.
Hepsi gerçekleşti, hayallerimizin ötesindekiler bile. Şimdi sırada e-kitap devrimi var. Amerika'da Kindle ile hız kazansa da hala devrimin d'si bile gerçekleşmiş değil. Çünkü kitapların duygusallığı ile e-kitapların işlevselliği çatışma içinde. Hatta o işlevsellikte bile yetersizlikler söz konusu. Koskoca bir kütüphaneyi yanınızda taşıyabilmek, kitaplar içinde arama yapabilmek, kitapçıya gitmeden, mobil internet bağlantısı ile kitap alabilmek, hatta artık basımı yapılmayan kitaplara ulaşabilmek, muhteşem şeyler. Ama hala bir kitabın kullanım modelinden uzakta olduğumuz noktalar da var. Kitap üzerine notlar almak, sayfalara hızlıca göz gezdirebilmek, bir sürü kitabı masamıza yayıp bir ondan bir bundan okuyarak çalışmak gibi şeyler ya zayıf kalıyor ya da hiç yapılamıyor. Elbette bir de kitabın kişiliği kalmıyor. Allah aşkına, e-kitap okuyucular kitap şeklinde bile değil.
Basılı kitapların yok olmasını istemiyorum asla, ancak artık dünyadaki her kitabın dijital versiyonunun da satın alınabilir olmasının zamanı geldi. E-kitapların okuyucular tarafından yaygın kabulü için de e-kitap okuyucuların eksiklerinin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Kitabı elektronikleştirirken özünü mümkün olduğunca korursak daha rahat gerçekleşir bu devrim diye düşünüyorum.
Güncelleme: E-kitaplar ve Kindle üzerine daha fazla yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız.
Bu yazı ve bu sitede yayınlanan bütün diğer yazılar Mobil Yazılar tarafından yazılmıştır ve bütün hakları Mobil Yazılar'a aittir. Başka bir yayında yayınlanamaz. Sitenizin, forumunuzun, blogunuzun ticari amaç taşıyıp taşımaması farketmez. Daha fazla bilgi için lütfen alıntı kurallarına bakınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder